TÜYAP Kitap Fuarı’ nda yer alan standımız dışında düzenlenen panelin bu kadar ilgi çekmesi, yönetici olarak beni bile şaşırttı. Gerçi konu Gençlik Edebiyatı ve UMUT gibi çekici bir konuydu. Hani gazetecilik deyimiyle “seksi”. Ama elbette salonu dolduranların büyük çoğunluğu, eğitim danışmanlığı ve gençlik üzerine yazılarının doktorluğunun çok üzerine çıktığı Erdal Atabek’ i dinlemeye gelmişti, kimse darılmasın! Konunun uzmanı da olsa konuşmacılarımızdan Ayfer Ünal onun kadar ünlü değil. Geçen yılın NDS ödüllü yazarı, Yalçın Tosun da onun kadar ünlenmek için daha çok genç. Üstelik de ilk kitabıyla aldı ödülünü.
Derken konuşmacılar arasında bir fikir ayrılığı ortaya çıkmasın mı? Ayfer Ünal’ ın aksine Erdal Atabek, “gençlik edebiyatı” tanımlamasına karşı çıkmasın mı? Televizyon tartışmalarından kırıcı hitaplara alışık olmalıyız ama Atabek’in bu çok zarif “remarque” ları yüreğimizi hoplatmadı, konuyu bizim de kendi içimizde tartışmamıza yol açtı. İzleyicilerin de ilgisi arttı. Yalçın Tosun, gençlik, umut ve edebiyatı harmanlarken yeni kitabının müjdesini verdi. Atabek ise kendisini dinlemek için kapılarda bekleyen izleyicilerinin mutluluğunu, (çoğu öğretmen kökenli) vakit darlığından, yarım bıraktı. Gerçekten bir gün kendisini NDS Grande Salle’ de de öğrencilerle buluşturmalıyız. “Gençlik umut yılları mıdır?” sorusunu düşündüm, cumartesi trafiğinde Beylikdüzü’ ne gidip gelirken. Gençlerimiz umut dolu mu? Biz onlara umut edilecek bir ortamı yaratabiliyor muyuz? Keşke, ah keşke bu soruların yanıtının hepsi EVET olsaydı. Belki de öyledir kimbilir ve belki de ben artık o kategoriye girmediğim için umutlu değil, karamsarım. Ya da o malum şarkıdaki gibi birbirimizi tamamlıyoruz: “Gençler bilebilseydi, yaşlılar yapabilseydi!”
(NDS 67) Yazgülü Aldoğan