NDS YAŞAMIMA DOKUNDU…

Benden bir yazı istediler.

İlk kez mezuniyetten bu yana geçen süreyle baş başa kaldım. Yarım asır. Dile kolay.

Oysa yazmaya başlayınca, anılar canlandıkça, yaşamımın köşe başlarında, karar anlarında, krizlerde, mutlulukta, anne, eş olarak Notre Dame de Sion eğitimimin hayatıma hem de etkili bir şekilde dokunduğunun bir kez daha bilincine vardım.

Okul yıllarıma ait anılar sıkı ders programı ve disiplin sarkacı arasına sıkışmış gibiydi. 1960’ lı yılların başlarıydı. Türkiye’ nin siyasi ve toplumsal hayatı büyük bir sınav vermekteydi.

Notre Dame de Sion’ dan Edebiyat kolu mezunu olabiliyorduk. Fen kolundan, eczacılık gibi bir meslek dalı seçme macerasına giriştiğimde matematik, cebir, fizik öğretmenlerimizden M. Matalon, M. Garti, M. Jean’ ın öğrettiği temel prensiplerin ve diğer bilgilerin ne kadar yerinde ve gerekli olduğunu çarpıcı bir şekilde anladım.

Mère MarieBerthe’ in otoriter, soğukkanlı görünüşünün altındaki sevecen ruhu galiba kimya derslerine de yansımış olmalı ki kimya sevdiğim bir konu olmuştu.

Tüm bu kadar değişik konuyu bir arada tutan çimento vazifesi gören ise felsefemantık hocamız M. Yani Anastiadis’ in sözleri oldu. Onları hiç unutmadım ki.

‘’Öğrendiklerinizi tarih, matematik, edebiyat, geometri v.s beyninizde kutularda saklamayın. Bütün kapakları açın, bırakın bu bilgiler özgürce dolaşsın, kaynaşsın, kültür köprüleri kursun”. Eğitimimiz süresince sabahları verilen derslerde hayat deneyimlerine, zorlukları yenmeye, etik konusuna ağırlık verilirdi. ‘’Yumuşakça” olmamamız, davranışlarımızın, düşüncelerimizin “belkemiği” olması telkin edilirdi.

Yaşamımda bu öğütleri uygulamaya çaba sarf ettim, çalışma hayatımda ek uğraşlar edindim, farklı olmaya çaba gösterdim.

Üniversite yıllarında, teknik eğitimin tekdüzeliğinden kurtulmak amacıyla ‘’Akbaba” mizah dergisinde “Milletler Gülüyor’’ sayfasını hazırladım. Bu benim yazın hayatıyla ilk temasımdı. Bu sayede Babı Ali’ nin önemli isimleriyle Yusuf Ziya Ortaç, Bedri Koraman, Necmi Rıza, Aziz Nesin, Altan Erbulak’ la birlikte olmak genç yaşıma sunulan bir ayrıcalıktı.

1968’ de ani bir kararla Amerika Birleşik Devletleri’ ne gittiğimde (cesareti NDS öğütlerinde buldum) ülkemizde öğrenci hareketleri, yeni dünyada da ‘’Çiçek Çocukları‘’ Hippiler vardı. Genç kuşaklar bir devinim içindeydi. Kalıplaşmış kavramlar yerlerini daha hür ve dünyayı saran bir içeriğe bırakıyordu.

Çalışma hayatının gerçek yüzünü Amerika’ da tanıdım. Kadın olarak ‘’Cam duvarların ardında” özel sektörün rekabetçi acımasız kurallarıyla karşı karşıya kaldım. Sabır telkinleri işe yaradı.

Mezuniyetten yirmi altı yıl sonra M. Garti’ yi ilk olarak yazları geçirdiğim Burgaz Ada’ da gördüm; beni adımla hatırlaması parlak zekasının işaretiydi. Emekliliğin getirdiği durağan yaşamın kısıtlamalardan kurtulmak için yazmaya  başladım.

Çevre konulu öykülerimin Orhan Kemal öykü ödülü kazanması beni yüreklendirdi ve devam ettim. Üç kitabım yayınlandı.

Kitaplarımın varlığı ilk “NDS Edebiyat Ödülü” toplantısına çağrılmama neden oldu. Arkadaşlar beni jüri üyeliğine layık görünce, kendimi benden çok genç olan parlak, yetenekli mezunlar arasında buldum.

Kendi türünde bir ilk olan NDS edebiyat ödülü jüri üyeleri 30 yılı içine alan bir zaman dilimine dağılmış bulunmaktayız. İlk toplandığımız 2008 eylül ayından bu yana NDS Lisesinin bizlere verdiği ortak kültürel donanım sayesinde üç yıl süresince yüzlerce kitabı değerlendirdik. Tartışmalarımız oldu. Ama görüşlerimizin hep aynı noktada odaklandığını kıvançla gördük, okulumuzla bir kez daha onur duyduk.

Bu vesileyle hocalarımızı sonsuz saygıyla anıyorum.

(NDS 62 Tomris Alpay)

 

Pin It on Pinterest

Lütfen sayfayı yenileyiniz.