(NDS 79) Ayşe Gülay Hakyemez’in yazdığı, Canan Barış’ın resimlediği Fenerköy Öyküleri’nin ilk üç kitabı Altın Yayınları’ndan çıktı.
Fenerköy denizle ormanın birleştiği, rengârenk güzel kokulu çiçeklerin çayırları süslediği bir yerdir. Çocuklarla hayvanlar orada mutlu ve sağlıklıdır, çocuklar sanat ve sporla uğraşabilir, sebze meyve yetiştirecekleri bir bostan, çocuk parkı, tiyatro salonu bile vardır. Parklarda heykeller, duvarlarda resimler. Hayallerin kasabası.
İlk kitap “Kar Tanesi Pastası”nın güzel bir anısı var. Öykü, küçük yaşlarından beri pastacı olmak isteyen kızı Suna için yazılmış. Otuzuncu doğum günü armağanı. Çok anlamlı bir armağan. Bu küçük kız büyümüş ve dünyanın en ünlü restoranları arasında olan 3 Michelin yıldızlı Fat Duck’ta çalışıyor. Sormuşlar kendisine “annenin yemeklerinin mutfağa yönelmene katkısı oldu mu?“ diye. Ne cevap vermiş dersiniz? “Kariyerimde çok önemli rolü oldu, ama yemeklerinin aşçı olmama katkısı oldu diyemem. Hatta benim yemeklerimin onun yemeklerine katkısı var galiba.” Bence böylesine başarılı bir Suna’ya bir öykü daha yazılır.
“Kar Tanesi Pastası”
Kitap ölümsüz olmak isteyen minik kar tanesi ve yapılacak pasta yarışmasını kazanarak herkese iyi bir pasta şefi olduğunu kanıtlamak isteyen Suna’nın öyküsünü anlatır.
Sonunda minik kar tanesi ve Suna isteklerine kavuşurlar. Ölümsüz ve ünlü olurlar.
“Renkli Yağmur Damlası”
Yağmur damlası renksiz olduğu için insanların onu sevmediklerine, üstlerine düştüğü anda silkeleyip ondan kurtulmak istediklerine inanıyordu. Gelincik gibi kırmızı, günebakan gibi sarı, karga gibi siyah olmak isterdi. Rüzgâr onu duydu bakalım ona ne anlattı? O rüzgârın ne demek istediğini anladı mı? Gelin kitaptan okuyalım.
“Fenerköy’de Fırtına”
Ali’nin Fenerköy’e beyaz bir yelkenliyle gelen Nazlı’yla tanışmasını ve başlarından geçen macerayı anlatır.