NDS’liler Derneği ATA’ya Saygı Ziyaretinde Bulundu…

NDS’LİLER DERNEĞİ İLE ATA’YA SAYGI ZİYARETİ

2-3 KASIM 2023

Cumhuriyet’imizin 100. yılını idrak ettiğimiz bugünlerde mezunlar derneğimiz çok anlamlı bir etkinliğe imza attı. Yönetim Kurulu üyemiz Ceyda KOZİKOĞLU’nun büyük özveriyle organizasyonunu yaptığı gezide asıl amacımız Anıtkabir’e giderek ATA’mıza tüm üyelerimizin adına saygımızı sunmaktı. Meğer Dernek organizasyonumuz bize her aşamasında NDS mezunlarının ev sahipliği ile karşılaşacağımız başka muhteşem sürprizler hazırlamış!

Tüm gideceğimiz yerlerin önceden randevusu alınmış, saatleri belliydi. Bu tahmin edebileceğiniz gibi biz NDS’liler için zorlayıcı bir durum oluşturmuyordu. Ankara’nın trafiği de İstanbul’unkinin yanında çok rahat sayılabildiği için her yere erken gittik!

İstanbul’dan 2 Kasım sabahı çok erken (saat 6.00’da) hareket ettik, Anıtkabir’deki randevumuz saat 14.00 olduğu için böylesi uygun görülmüştü. Sadece 12 kişi olduğumuzdan 15 kişilik çok konforlu Mercedes bir minibüs ayarlanmıştı. Tabii saat 11.00’de Ankara’ya vardık.

Anıtkabir’de randevulu tören başka bir şeymiş! Bizi bir asker karşıladı, Başkanımız Lale Murtezaoğlu’nu Anıt Kabir defterine peşinen yazımızı yazması için götürdü. Sonra saatimiz gelene kadar bekledik, kendi kendimize aslanlı yolda yürüdük, resimler çektik. Tam saatinde asker bir albayın yanında geldi. Tören için herkesin duracağı yerler Anıt Kabrin merdivenlerinin önünde, yerdeki pirinç levhalarla belirlenmişti, Başkanımız önde ortada, bizler arkasında dizildik. Askerler kırmızı beyaz çelengimizi getirdiler, en önde, Albay, çelenk taşıyan askerler, sonra Lale arkada bizler durduk, sirenler çaldı.

Anıtkabir avlusundaki herkes de bizimle birlikte oldukları yerde saygı duruşunda bulundu. Düzgün adımlarla çelenk önde biz arkada Anıtkabir’in merdivenlerini ağır ağır çıktık, Lale çelengimizi mozoledeki yerine askerlerle birlikte yerleştirdi ve tekrar sirenler çaldı, hepimiz derin bir huşu içinde Anıtkabir’de “O”nu her gün artan bir özlemle, sevgiyle, saygıyla anarak, manevi huzurunda, kızları olarak bekledik. Tören bitince defterin bulunduğu kısma geçtik, defterdeki yazıyı başkanımız Lale MURTEZAOĞLU yüksek sesle huzurumuzda okudu ve defteri imzaladı.

Çıkışta da merdivenlerde toplu resmimiz çekildi ve tören tamamlandı. Anıt Kabir müzesini gezdikten sonra, içimiz rahat, gururlu, duygulu NDS’liler olarak otelimize döndük.

Otelimiz Best Otel Apart’ın sahibi (NDS 69) Zeynep Karapınar Köksalan bizi muhteşem bir şekilde ağırladı. Bayraklarla karşılandık ve odalarımızda bile meyve ve tatlı-tuzlu ikramıyla şımartıldık. Akşam yemeğine ev sahibemizin davetlisiydik ve saraylara layık bir akşam yemeği ile bu heyecanlı günü noktaladık. Ata’mızın şerefine kadehlerimizi kaldırdık, birlikte olmanın tadını bir kez daha manen ve maddeten (!) çıkardık.

Gezimizin ikinci gününde Pembe Köşk ziyareti ve kültür turlarımız vardı. Pembe Köşk’te randevumuz saat 11.00’deydi. Bizi İsmet Paşa’nın kızı Özden TOKER karşıladı. Onunla sohbet etmek, Atatürk’ün sofrasında oturan küçük bir kız olarak onu düşünmek çok güzeldi. Kırmızı ceketi, Atatürk’lü fuları kısa topuklu ayakkabıları ile 93 yaşında dimdik pırıl pırıl aynı zamanda mütevazı bir Cumhuriyet hanımefendisi duruyordu karşımızda.

Notre Dame de Sion’lu olduğumuzu öğrenince, Fransızcayı çok sevdiğini ve ilk bilgilerini “gouvernante”ından öğrendiğini anlattı. Pembe Köşk çok nostaljik bir yerdi, Mevhibe Hanımın her şeyi saklamasına borçluymuşuz köşkün müze olarak açılabilmesini. İsmet Paşa ile Atatürk’ün bilardo oynadıkları masa, satranç oynadıkları takımlar, Mevhibe hanımın kıyafetleri, gelinliği ve asıl o büyük sofra, her şeyin konuşulduğu… Sanki akşam yemeği için kurulmuş misafirlerini bekliyordu…

Pembe Köşk’ün ziyaretçileri arasında bizden başka okullar da vardı, Kütahya’dan bir ortaokul çocukları odada yere çember şeklinde oturdular, Özden Hanım mikrofonuyla ortada çocuklara Atatürk’ü anlattı: “Atatürk gözlerinizin içine böyle bakar ve sizlerin de onun gözlerinize bakmasını isterdi. Merak etmenizi, soru sormanızı isterdi. Atatürk konuşanı sonuna kadar dikkatle dinler sözünü hiç kesmezdi. Atatürk tabağına ne konulsa sonuna kadar bitirir hiç yemek seçmezdi, cephelerde yoklukla yaşamaya alışmıştı. Atatürk hep gülmenizi isterdi, sizin böyle güzel gülmeniz için yaptı her şeyi.”, derken artık bizler gözyaşlarımızı tutamadık.

Bizi çok duygulandıran Pembe Köşk’ten zor ayrıldık, doyamadık Özden hanımla olmaya onun anılarını dinlemeye. Kale’de iki müze ziyaretimiz vardı onlar da randevulu. Önce Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi’ne girdik. 1960 yıllarında Yüksel Erimtan ve eşi Nurdan hanımın Tarsus civarındaki arkeolojik buluntulardan satın alıp tescil ettirdiği eserlerle modern müzecilik anlayışıyla oluşturulan müzenin bir de alt katında bir sergi alanı bulunmakta, orada da yine 1960’larda ZERO akımı diye bir akımdan etkilenmiş olan bir ressamımızın, Gencay Kasapçı’nın çok güzel bir resim sergisini gezdik. Yüksel Bey’in eşi Nurdan Hanımın da NDS’li olması dolayısıyla çaylar ve kurabiyelerle ağırlandık ve müze müdürü Nazan Hanım bize müze hakkında bilgi verdi.

Erimtan müzesinden sonra hemen yakınındaki Kelime müzesine gittik. Eski Türkçe sözcüklerden türeyen ve dilimize geçen kullandığımız kelimeler, deyimlerin nereden geldiği, değişik “installation”lar ile eğlenceli olarak gösterilmiş. Daha çok çocukların gezdiği müzede, bizi gezdiren delikanlı Kerem de bilgimizden etkilendi ve bizi instagrama koydu! Bize sorduğu soruları çoğunlukla bildik. Örneğin, en çok hangi harfle başlayan kelime var Türkçede? Çok sözlüğe baktığım için bildim “K”! Bilmediğimiz “vabeste” kelimesini öğrendik, “bir şeyin arkasına bağlı, ancak onunla olabilir; örneğin gökkuşağı yağmura vabestedir”. Bir de “öğ” ana demekmiş eski Türkçede, öğsüz (öksüz, öğretmen) o kökten gelirmiş. “Saye” gölge demekmiş, “sayesinde” onun gölgesinde anlamına kullanılıyormuş. “Kös kös oturmak” terimi de yeniçeri davulu olan köslerin çok ağır olması dolayısıyla zor taşınmasından ileri geliyormuş vs vs. Çok eğlendik, Kerem de çok eğlendi ve bizi minibüse kadar uğurladı (teşyi etti yazacaktım ama hadi gençler anlamaz dedim!). Bize sözcükleri, dilimizi sevdiren tüm Türkçe öğretmenlerimizi, Leyla Hanımı da böylece anmış olduk.

Ebedi önderimiz Ata’mıza en çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde bizi duygusal ve kültürel olarak doyuran, Ata’ya saygı ziyaretini düzenleyen, NDS mezunları ile bağlantımızı sağlayarak kendimizi önemli hissettiren, sevgili dernek başkanımız Lale MURTEZAOĞLU’ya, örnek bir gezi organizasyonunu uzun süre önce planlayan gerekli izinleri alan başkan yardımcımız Ceyda KOZİKOĞLU’ya Zeynep Mehveş ÖNER’e, unutulmayacak misafirperverliği, muhteşem sofrası, mükemmel ve lezzetli akşam yemeği, son derece rahat oteli için zarif otel sahibemiz Zeynep KÖKSALAN’a,  müzedeki misafirperverliği için Nurdan ERİMTAN’a sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Bu geziler değişik yıllarda okumuş ama NDS’li olarak sanki aynı hamurdan yoğrulmuş biz NDS’liler arasındaki bağları daha da pekiştirerek bizlere artı değer katmaktadır.

 

NDS’liler Derneği

Yönetim Kurulu adına

Nuriye AKEV (NDS 72)

 

 

 

 

Pin It on Pinterest

Lütfen sayfayı yenileyiniz.