NDS’nin değerli yöneticileri, sevgili NDS’liler
NDS’ li olmak bir ayrıcalıktır, bir şanstır, birçok kapıyı açan sihirli bir anahtardır
Bugün bizler duygu yüklü bir gün yaşıyoruz. Az önce kısa filmi seyrederken hepimiz yıllar öncesine gittik ve dedik ki
“Objets inanimés avez vous donc une âme
Qui s’attache ȧ notre âme et la force d’aimer”
Bizleri yetiştiren sevgili hocalarımızı minnet, rahmet ve sevgi ile anıyoruz. Aramızdan ayrılan sevgili arkadaşlarımıza tanrıdan rahmet diliyoruz.
Napolyon Mısıra geldiğinde askerlerine piramitleri işaret ederek şöyle demişti:
“Soldats du haut de ces pyramides 40 siėcles vous contemplent “ (Askerler, bu piramitlerin arkasından 40 yüzyıl sizi seyrediyor) Şimdi birazdan sahneye gelecek olan genç kızların arkasından tam 50 yıl sizleri seyrediyor. Dile kolay 50 yıl. Şimdi gençlere bu çoook uzak gibi gelebilir. Ama unutmayın her uzak çok yakındır.
Bizler dijital çağda yetişmedik.Bugünün olanaklarına sahip değildik .Ama burada , bu “alma mater “ denilen bilim yuvasında en iyi koşullarda yetiştik.Herkes kendi yaşadığı çağın en kirlenmemiş en iyi zaman olduğuna inanır.Ama biz 68 kuşağıydık. Özgür düşünceyi önceleyen, toplum bilinci güçlü, hak bellediği yola yalnız giden ilkeli ve onurlu, Atatürk kızları olan bir kuşak.
Biz Notre Dame de Sion da Trabzon’un telkari’si gibi, Bursa nın nadide ipeği gibi, Isparta’ nın halısı gibi ince ince dokunarak, şekil verilerek, özenle yetiştirildik ve eminiz ki bu gelenek okulumuzda devam etmektedir. Önceki konuşmalardan bunun gerçek olduğunu anlıyoruz. Okulumuz gayretli ve çalışkan yöneticiler sayesinde fiziki olarak ve bilimsel olarak büyük ivme kazanmıştır. Gurur duyuyoruz.
Biz bu yuvada ne yaparsak en iyisini yapmayı ve emeğimizin birgün mutlaka bize geri döneceğini; hiçbir ayırım yapmaksızın kardeşçe birlikte yaşamayı, insan sevgisinin en yüce değer olduğunu ve vermenin almaktan daha önemli olduğunu öğrendik.
Dünyadaki tüm kutsal kitapların iyi insan olmayı, yalan söylememeyi, erdemli olmayı emrettiğini öğrendik. Kültürün evrensel olduğunu, sanatsız bir yaşam düşünülemeyeceğini, ne olursak olalım içine sanat kattığımızda herşeyin güzelleşeceğini öğrendik. Şeytanın ayrıntılarda gizlendiğini keşfettik .
Ahlaklı yaşamayı, kendimizi geliştirmeyi, toplum önünde konuşmayı ve fikirlerimizi özgürceyi ifade etmeyi soeur ’ lerimizden, disiplini Zafer hoca dan , şiirin ve edebiyatın nimetlerini sevgili Nimet Leyla Hocamızdan, Matematiğin sihirini M. Matalon ve M. Garti den , Shakespeare’in Sonnet lerinin büyüsünü Mrs Julia’ dan öğrendik. Adını sayamadığım mentörlerimiz yaşam koçlarımız bizi mücevher gibi işledi.
Biz naif bir kuşaktık. Tabletten değil kitaptan okurduk. Le Petit Prince başucu kitabımızdı. Çoğumuz ezbere bilirdi. “insan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir gerçeğin mayası göze görünmez.”On ne voit bien qu’avec le coeur. L’essentiel est invisible pour les yeux” ya da “Mais, si tu m’apprivoises, nous aurons besoin l’un de l’autre. Tu seras pour moi unique au monde. Je serai pour toi unique au monde” cümleleri yaşam senfonimizin nağmeleri oldu.
Yıllar önce bu yuvadan uçarken bize şöyle denmişti: “Si tu ne peux etre une étoile au ciel, sois une lampe à la maison”. Hepimizin başardığı başarmak istediği ya da isteyip de başaramadığı çok şey oldu. Ama en önemli ortak noktamız şuydu: Notre Dame de Sion’lu olmanın gururunu hep yaşadık. Her yerde her zaman farklı olduk, farkedildik.Biraz kıskanıldık, çokça gıpta edildik, ama hep örnek alındık, role –model olduk.Türk kadınını , Cumhuriyet kadınını en iyi şekilde temsil etmeye özen gösterdik. İyi evlatlar yetiştirdik. Okulumuzdan aldığımız humanizm özelliği ile sadece insanlara değil hayvanlara da dokunmayı, farkındalık yaratmayı başardık.
Biz NDS’liler olarak kendimizden fazla bahsetmemeyi, cümlelere “moi je” diye başlamamayı öğrendik de kısa konuşmayı pek öğrenemedik.Gerçek hayat bize fazla tevazu’nun da ciddiye alınabileceğini ve bazen “ On aime mieux dire du mal de soi meme que de n’en point parler “ cümlesinin daha yerinde olacağını öğretti. Sadeliği ögrendik ama coquette olmaktan asla vazgeçemedik.Yazar olduk, mühendis, dilbilimci, eczacı, doktor, avukat, iktisatçı, akademisyen, ev hanımı, diplomat, anne, büyükanne olduk ama öğrenme ve üretme merakımız asla sönmedi. Hep yeni birşeyin peşinde olduk.Çünkü böyle kurgulanmıştık. Bazen de bu kontrolsuz bir mermi olmamıza yol açtı.
Evet çoğumuz birbirimizi yıllardır görmedik ama biliyorduk ki “iyi dostlar yıldızlar gibidir. Her zaman göremezsin ama orada olduklarını bilirsin. Karanlık çökünce ilk onlar ortaya çıkarlar.” Dünyanın herhangi bir köşesinde, her an, her mevsim seni kucaklayacak bir NDS’liye rastlayabilirisiniz..
Bizi yetiştirenlere, NDS’nin yöneticilerine, yıllardır aşk ile çalışan dernek başkanımız Lale hanıma ve yönetim kurulu üyelerine ve bu töreni hazırlayanlara minnet borçluyuz. Geleneklerimizin devam ettiğini ve okulumuzun bu gün çağdaş düzeye geldiğini görmek çok güzel.
Bana bu törende konuşma onurunu verdikleri için arkadaşlarıma ve yönetime teşekkür ediyorum
68 mezunları adına gençlere yaşam serüvenimizden süzülen birkaç inci vermek isterim
1.Daima gerçeği arayın ve bilimin peşinden koşun
2.Mutluluk paylaşınca artar. Gül veren el gül kokar
3.Aşk ile sevin hayallerinizden vazgeçmeyin
4.Önce hayal kurun sonra peşinden koşun
5.Aile çemberini koruyun
Bizler hala umutla dolu olduğumuz ve hayallerimiz olduğu için genciz, rakamlarla hiç işimiz yok. Nitekim gelir gelmez farkında bile olmadan 40 yıllık mezunların yerine oturmuşuz.
Gelecek 50. yılda yine buluşmayı diliyoruz.
Teşekkürler NDS, teşekkürler sevgili arkadaşlar! İyi ki varsınız
Prof.Dr Nurdan Tözün
68 mezunları adına