NAZLI TOPÇUOĞLU – REFERANS

150 yıllık Notre Dame de Sion Türkiye tarihine tanıklık ediyor ‘150 yılın tanığı Notre Dame de Sion adlı kitap ve Yapı Kredi Yayınlan’ nın desteğiyle düzenlenen sergi, 150 yıldır süren tanıklıkların penceresinden Türkiye’ye bakıyor.

Geniş ve aydınlık caddeye, sokaktaki insanlara son bir bakış. Sonra açılan kocaman kapıdan içeriye adım bir kere atılır. Bir sonraki adım beş yıl sonra, ama bu kez dışarıya atılacaktır. Gururlu geçmişini üzerinde hiç eskimeyen bir elbise gibi taşıyan taş binada, yarı karanlık koridorları, insana kendini küçücük hissettiren dev kapıları, yüksek tavanları, "manastır disiplini" nedeniyle ilişki kurulması neredeyse mümkün olmayan sokağa bakan büyük pencereleri, "Eski yatakhane"si, "yeni büyük salon" u, kantini, dünyanın en sessiz kütüphanesi, dört duvar arasında yıllarını geçiren öğrencilerin "avlu"su küçük bahçesi ve kestane ağacıyla karşılar konuklarını "ecole". Adım atanın ilk öğreneceği ise şudur kısaca: "Körpe ruhunuzun yeni bedeni, ağzınızdan ‘ben’ sözcüğünü alacak öğretmeniniz, her bir köşesinde ağlayacağınız, korkacağınız ama bu kadar disiplin altında yaramazlığın hakkını vereceğiniz okulunuz, mezuniyetten sonra bile arkanızda hissedeceğiniz o oturaklı isimdir; Notre Dame de Sion." 1856′ da, İstanbul’ a gelen 11 rahibenin, Pangaltı semtindeki "Maison du Saint-Esprit" adlı yatılı okulun yönetimini devralmasıyla başlıyor Notre Dame de Sion’ un tarihi. Yatılı okul olarak açılan ilk kız lisesi olan Dame de Sion, önceleri sadece hemen hemen tümü yatılı olan Hıristiyan öğrencileri, kısa bir süre sonra da Musevi öğrencileri kabul eder. 1863 yılında padişahın ilgisi ve İmparatorluğun ileri gelenlerinin teklifleri ile de Müslümanlar katılırlar öğrencilerin arasına. Notre Dame de Sion aralarında Türkiye’nin de olduğu 19 ülkede ardı ardına okullar açmaya başladığında, istanbul ayağının bu kadar uzun soluklu olacağı düşünülmüyordu. Özellikle savaşlar döneminde geçirdiği badirelerden sonra Notre Dame de Sion, Türkiye Cumhuriyeti’ nin kurulmasıyla Türk Milli Eğitim Bakanlığı’ na bağlanır. Bu tarihten sonra okul kadrosuna Türk yönetici ve öğretmenler de eklenir. Okulun cumhuriyet nişanı da, Atatürk’ün üç manevi kızını okula kaydetmesiyle takılır. İlkokul bölümünü 1971 yılında, yatılı kısmını da 1972 yılında kapatan kurum 1989′ da rahibelerin görevlerini devam ettirmelerine rağmen yönetime laik bir müdür getirerek "rahibe okulu" unvanını üstünden atar. Bir sonraki hamle ise daha keskin olacaktır. 1996′ da "NDS" armalı üniformalarıyla erkekler Notre Dame de Sion’ a (Bizim Sion’ u Kadınımız) kaydolur ve genç hanımların 140 yıllık çardağı bir anda futbol kalesine dönüşür. Bir zamanların, iyi yetişmiş kızlarıyla ünlü okulu artık erkekleriyle de ön plana çıkmaya hazırdır.

CUMHURİYET KADINLARI YETİŞİYOR

Bütün bu dönüşümleriyle Notre Dame de Sion, bugün 4 bin mezunuyla Türkiye’nin 150 yıllık tanığı olma özelliğini de taşıyor. Okulun 1990 mezunlarından Saadet Özen de Türkiye’yi rahibelerin günlüklerinden, mektuplarından, Roma’ yla yazışmalarından ve sözlü anlatımlarından yola çıkarak kaleme aldı. 150. yıl onuruna hazırlanan "Yüz Elli Yılın Tanığı Notre Dame de Sion" adlı kitap ve Yapı Kredi Yayınlarının desteğiyle düzenlenen sergi bu değerli arşivi gün yüzüne çıkarmayı hedefliyor. "Rahibelerin her gün bıkıp usanmadan tuttukları günlükler ve mektuplar hiçbir arşivde bulunmayacak düzenli ve sürekli bir akış sağlıyor. Hem İstanbul hem de dünyadaki gelişmeleri kesintisiz kayıtlarla aktarabildik" diyen Özen, bu çalışmanın okulu yüceltmek için değil var olanı ortaya koymak ve Türkiye’ye bambaşka gözlerden bakabilmek için yapıldığını söylüyor. Ortaya çıkan ise bir çok kez kabuk değiştiren ancak dışarıdan bakıldığında her zaman aynı kalan, kendi ilkelerini elden bırakmayan, çoğu "karanlık" anılar taşısa da okuldan çıktığı anda kimsenin diş geçiremediği öğrencileriyle dev bir kurum.

AYRICALIĞI, DOĞRUCULUĞUNDA

Peki Notre Dame de Sion’ u ülke tarihinde bu kadar ayrıcalıklı kılan ne? 70 yıllık siyah beyaz fotoğraftaki kara tahtada yazdığı gibi "ödev her şeyden önce gelir" ilkesi mi? Yoksa Çalıkuşu’ nun Feride’ sinin yanı sıra Dame de Sion mezunu Gencay Gürün, Ayla Algan, Leyla Alaton, Bedia Muvahhit, Füsun Erbulak, Oya Baydar, Güzin Dino, Füreyya Koral, Cumhuriyet dönemi ilk kadın bestekarlarından Neveser Kökdeş; "İlk hukukçu Türk kadını" Emine Beraat Üngör, "İlk Türk kadın senatör ve elçimiz" Adile Ayda, "İlk kadın Yargıtay üyesi" Işıl Tüzünkan Koçhisarlıoğlu gibi Türkiye’nin önemli isimleriyle aynı çatıyı paylaşmak mı? Özen’ e göre burası temelde bir kız okulu olmasına rağmen pek çok kız okulunda görüldüğü gibi yemek yapma, çocuk bakımı gibi derslere yer vermiyor çünkü "Bu kızlara zenginliğin getireceği kirlenmeden ruhlarını korumayı öğretiyorlar". Özer yaptığı araştırmalar ışığında okulun eğitimi hakkında son olarak şunları söylüyor: "Okulda çok rahat bir ortam yoktu ama disipline giden öğrencilerin uzaklaştırılması yerine kazanılması seçildi. Dame de Sion bize doğru bildiğini söylemeyi öğretti."

"KIZLARLA OKUMAK FELAKETTİ"

Lisenin Müdür Baş Yardımcısı Suzan Sevgi ise okulun mezunlarına verilen "violet" yani her koşula dayanıklı, ama ancak yanına yaklaşıldığında kokusunu yayan menekşe adının bile öğrencilere kazandırılmaya çalışılan özelliklerini yansıttığını dile getiriyor. Bu arada okula erkek öğrenci kabulüne başlanmasıyla okuldaki köklü değişimlerin yaşandığını anlatıyor. Sevgi "Dame de Sion’ da erkeklerin varlığı çok şey değiştirdi. Öğrenciler için okulda ders dışı bir dünya yaratıldı. Dışarıya hasret bitti" diyor.

Dışarıya hasret bitmesine bitti ama okulun ilk erkek mezunları için durum biraz farklı. Geçen sene mezun olan Onur Özdemir, "O kadar kızın arasında okumak felaketti. 500 kıza 30 erkektik. Bir yerden sonra bizi kıskanmaya başladılar. Bahçede top oynarken bizi şikayet ediyorlardı. Yanağımızdan makas alıyorlardı" diyerek rahibelerin okulunun o meşhur zorluğunun erkek yüzünü anlatıyor.

ESKİ MEZUNLARIN AĞZINDAN NOTRE DAME DE SION

Nora Şeni – Paris 8 Üniversitesi Tarih Profesörü – Belgeselci

Dame de Sion Türk toplumunun Amerikanlaşmasından önceki zamana ait bir kurum. Elitleri hedefler; sivrileni daha çok sivriltir, ezileni de daha çok ezer. Lider olabilecek kişiliklere güven verir. Toplum içinde mücadeleyi öğretir. Tahmin edilenin aksine asiliği besleyen bir sistem kurar. Öğrencinin özelliklerini yok etmez, kişilik kazandırır. Fransız ekolü temeli iyi atar. Üniversiteye kadar çocukların gırtlağına yapışıp mükemmelliği yakalamayı hedefler. Dame de Sion entelektüelliği temel alır. Amerikan kolejine kıyasla Dame de Sion’ un ürettiği kadın tipi kaliteli, modern ev kadınıydı. Ama bunlar kendi başının çaresine bakabilecek kadınlardı. Politik ve sendikal sorumluluk alacak kadınlar değillerdi. Burjuvazinin okulu olduğu için politik figürler yetişmedi ama kritik düşünceye çok önem verilirdi. Bu bile kendi başına bir dinamittir. Ev kadını olsanız bile koyun olmazsınız. Dame de Sion’ lu olmanın ayrıcalık olmadığını sanıyordum, ama daha sonra hiç alakamın olmadığı insanlarla ortak özellikler taşıdığımı fark edince bunu düşünmeye başladım. Yoksa çok Dame de Sion hayranı değilimdir. 9 yıl yatılı okudum. Anılarım çok şefkatli değil. Dame de Sion ayrıcalığı inanılmaz bir sistematiklik, disiplin, görev bilinci, analitik titizlik ve öz eleştiridir. Dame de Sion’ lular kişilikli insanlar oluyor, diyecek bir sözleri oluyor. Varlıkları anında hissedilir. Bunlar özel hayatta avantaj olmayabilir ama Dame de Sion’ lu olmak iş hayatında müthiştir. Okul insana tekili görmek ama bütünden kopmamak gibi özellikler veriyor.

Füsun Türkmen – Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi

Hiç kendimize acımayız. Ta ki mükemmel olana kadar. Bir de övünmeyi bilmiyoruz. Ama artık bunu kabul etmek lazım. Ben liseyi bitirdikten sonra çok farklı ülkelerde okudum, yaşadım ve çalıştım en sonunda baktım ki Dame de Sion’ dan sonra hiç biri zor gelmedi. O kadar kuvvetli bir bel kemiği edinmişiz ki bükülmüyor. Çocuğum yaşında öğrencilerim var Dame de Sion’ luları sınıfa girdikleri anda tanıyorum. Fransız okulları arasında bir sessiz hiyerarşi vardır. Herkes birbirini kollar ama biz bize kaldığımız zaman en iyi olduğumuzu biliriz.

İlk laik müdür: Richard Tampigny

"Rahibe Okulu" olarak anılan Notre Dame de Sion tarihinin en büyük değişimi 1989 yılında okula hem laik hem de erkek bir müdürün atanmasıyla gerçekleşti. Yıllardır rahibelerin yönettiği okul Richard Tampigny’ nin gelişile bir dizi köklü değişikliği de sahne oldu. Binanın yıllardır değişmeyen gri duvarları bir anda pembeye dönüştü. Daha okuldakiler buna alışmaya çalışırken Tampigny okula erkeklerin de alınacağını duyurdu. Okul tarihini değiştiren yönetim görevini geçen sene Yann De Lansalut’ ye bırakan Tampigny kendi yaptıklarının yanında okulun bütün Notre Dame de Sion’ lular gibi kişisel olarak onu beslediğinin altını çiziyor.

 

Pin It on Pinterest

Lütfen sayfayı yenileyiniz.